Genel İstanbul Mekanları

Galata’nın En Sempatiği: Velvet Cafe

Yemeyi içmeyi sevenler birbirlerine durmadan mekan tavsiyesinde bulunurlar. Benim gibi yemeyi seven, çok tatlı bir arkadaşımın tavsiyesiyle keşfettim Velvet Cafe’yi. Ve hayatımda en çok sevdiğim mekanlar arasına girdi.

 

Ben her zaman derim ki: “Cafe’nin küçüğü makbuldür.” Velvet Cafe ilk olarak oradan kazanıyor gönlümü. Küçücük, sıcacık ve çok sempatik bir mekan. Vintage materyallerle bezeli, nerede eski valiz, plak görsem güm güm atıyor kalbim.

 

Mekanın küçük de bir kitaplığı var. Tek başıma gittiğimde elime bir şiir kitabı alıp gömülüyorum kadife koltuklara.

 

Onlar Edith Piaf’ı çok seviyorlar. Edith Piaf’ın şarkılarıyla zaten kendinizi Fransa’daki bir kafede gibi hissediyorsunuz.

 

Mekanı samimi yapan işletmecileri ve gelen müşterileridir. Kapıdan girer girmez selamlaşıp, sarılıp öptüğümüz mekan sahiplerinin güleryüzü tüm yorgunluğunuzu alıyor.

 

Firuzan Hanım, oğlu Yüksel ve Yüksel’in teyzesi (Arkadakinin sağındakinin solundaki gibi bir tabir oldu ama idare edin 🙂 (Yukarıdaki resimdeki Yüksel Kukul değil bu arada, yanıltmayalım 🙂 işletiyor mekanı. Firuzan Hanım mis gibi ev böreği, kurabiyeleri yapıyor. (Cümlenin altından metro geçirmiş kadar oldum, el insaf! Bu kadar mı karıştırılır insanın kafası desenize 🙂 (Bak hala parantez içi mesajına devam ediyorum, iyisi mi şu aşağıdaki böreği yiyip susayım 🙂

 

Fırından yeni çıktı deyince akan sular duruyor zaten. Çeşit çeşit kekler, tartlar, kurabiyeler arasından hangisine denk gelirseniz onu yiyebiliyorsunuz.

 

Hele bir de masanız bu elmalı turtaların yanına denk geliyorsa istememek mümkün değil 🙂 Ah o elmayla tarçının uyumu yok mu? Bittiğim yerdir 🙂 Beni burada bırakıp gidin arkadaşlar 🙂

 

Mekanın menüsü de kendisi gibi minik. Kahvaltı, çay, kahve çeşitleri, günün çorbası ve buğday salatası..

 

Ah bir de lezzetini tarif edemeyeceğimiz kaymaklı un helvası.. Biz mekana ilk gittiğimizde tam hesabı isterken ikram etmişlerdi. O gün bugündür neredeyse her gittiğimde yerim. Mis gibi kokar tarçın serpilmiş helva. Velvet’in en sempatik lezzeti diyebiliriz.

 

Hikayesi olan mekanları oldum olası sevmişimdir. Velvet’in de bir hikayesi var. İşletmecilerin Sudan’dan göçen büyük büyük dedeleri sarayda kahvecibaşıymış. Yıllar sonra torunlarının da bir kafe açarak bu ruhu devam ettirmesi harika. Duvarda ananelerinin gelinliği asılı. Kadife koltuklar da ananelerinden kalma. Turuncu, yeşil kadife koltuklar bana zamanda yolculuk yaptırıyor sanki.

Ama mekanın en kendine has özelliği değişik fincanları. Kahve veya çay içeceğiniz fincanı kendiniz seçiyorsunuz. Ve bu fincanların büyük çoğunluğu antika yahut vintage fincanlar.

 

Elinde tepsiyle gelen Yüksel tanıtmaya başlıyor: “Bu fincan 1970’lerden bir Çekoslavak, şu sağ taraftaki 1960’lardan bir Alman..” Böylesine seçimlerimizi kendimizin yapamadığı bir devirde ne kadar da tatlı bir jesttir bu. Keyfinize göre seçin, beğenin, alın 🙂

 

Her seferinde farklı bir fincandan içiyorum kahvemi ve her seferinde daha da güzel tat alıyorum. İşte bunlar hep mutluluk 🙂

 

Kışı sürekli hasta geçirdiğim için ara ara da bitki çayı içiyorum. Adaçayı ne de iyi geliyor boğazıma! Bitki çayları ve Earl Grey Tea bu vintage demliklerde sunuluyor. Yanında da tarçın ve karanfil! Hatta isteyene limon! Rahmetli Barış Manço’nun ‘Nane Limon Kabuğu‘ şarkısındaki gibi ne bulursam katıp karıştırasımın geldiği anlarda soluğu tabii ki Velvette alıyorum 🙂

 

Bu fincan olayı çok tuttu. Haber değeri taşıdı sahiden de. Mekanı gazete, blogda yazamak isteyenler fincan detayından güzel ekmek yiyor 🙂 Şimdi ben de onlardan özendim, evime gelen misafirlerime çeşit çeşit fincanlar arasından seçim yaptırıyorum.

 

Maddi değeri de yüksek olan bu fincanları konuklarına zerre şüphe etmeden sunan her anlamda cömert işletmecilere sahip Velvet Cafe.

 

Kimisi hikaye olsun diye der ya maddiyat hiç önemli değil, mühim olan keyif almak diye, onlarınki sahiden de öyle.. Ve bu durum yüreklerinin zenginliğinden kaynaklanıyor. Yoksa hepimiz biliyoruz ki ticari işletmelerde kar her daim önemlidir. Ancak genel olarak çay kahve satan bir mekan en fazla ne kadar kar edebilir ki?

 

Bir kahvenin 40 yıl hatırı varsa, Velvet’in bendeki hatrı on yüz milyon baloncuk kadar :)) Samimiyet diyorsam öyle yalancıktan değil, sahiden evimde gibi hissediyorum, işletmeciler de akrabalarım gibi.. Bir kaç hafta gitmesem nerede kaldın diyorlar. Ve ben tüm arkadaşlarımı, sevdiklerimi hatta ailemi kolundan tuttuğum gibi mekana götürüyorum. Onlar da seviyor, bir sonraki sefere başka arkadaşlarını getiriyorlar. Aynı durum turistler için de geçerli. Tam da Galata Kulesi’ne bakan aradan girince bu sevimli mekanın sevimli girişini görüp dalıyorlar içeri.

 

Sonra ilgi, güleryüz ve samimiyet onları da etkiliyor ki hepsi arkadaşlarına da tavsiye ediyor. Mekanın lavabosunun duvarları bu insanların yazdığı güzel notlarla dolu.

 

En az yarısı İngilizce. Benim de yazdığım bir sürü not var. Hatta yeni yeni İngilizce öğrettiğim annem bile “beautiful” yazıp asmış duvara 🙂 Oradan hesaplayın artık 🙂

 

Bahar gelince o minnoş menüye limonata da ekleniyor. LİMONATA!!! Çin çin, çin çin!! Algıda seçinnn! Malum bu devirde Oreo, Nutella, Limonata de canını al milletin 🙂 Galata’nın yılan gibi kıvrılan sokaklarına bakan mekanın kapısının önünde emmi gibi otururum yazın. Gelen geçen kedilere laf atar, turistlere yol tarif ederim. Allah’tan dokunulmazlığım var da her türlü şımarıklığımı muzip gülüşlerle bağırlarına basıyor Yüksel ve Firuzan Hanım 🙂

 

Müdavim olmanın verdiği cüretle gelen müşterilere de salça olmaya başladım 🙂 Selfi çekeceğim diye eciş bücüş olanların elinden telefonu alıp adam gibi fotoğraflarını çeker oldum 🙂  Yer bulamayana yer açar, içecek seçemeyene içecek seçtirir, mekandaki materyallerin hikayesini anlatır oldum. Sağolsunlar onlar da önerilerime uyup üzerine bir de teşekkür etmiyorlar mı 🙂 Gelenler de bir o kadar içten anlayacağınız.

Ben Velvet’e kefilim. Mutluluk veren bir mekan.. Sempatik mi sempatik. Yesem sempatik sempatik 🙂
Muhakkak denk geliriz sizinle, çayınıza karanfil, tarçın atıp kaçarım belki 🙂 Zillerinize değilse de ayaklarınıza basarım 🙂 Mahallenin haylaz kızıyım ben. Kızmayın abilerim ablalarım 🙂
Velvet’te görüşürüz.
Gülüşürüz 🙂
Size doyum olmaz ama bana müsaade..
Kalın sağlıcakla, afiyetle..
Eyvallah..
Nilgün KARAKAŞ
Bereketzade M. Kule Çıkmazı 7A Galata Beyoğlu

Belki bunlarla da ilgilenebilirsiniz

Yorum yok!

    Yorum Bırakın

    Time limit exceeded. Please complete the captcha once again.